9 Nisan 2007 Pazartesi

Kristal Çocuklar

Hislerden his beğenebilir misiniz? Ya da şu saniyede nasıl hissettiğinizi bir çırpıda gözler önüne karakayabilir misiniz? Üzgün müsünüz? Mutlu musunuz? Nasılsınız siz?

İnce bir çizgi içine hapsedilmiş olmak var... Sağa dönelim desek sağımız, sola dönelim desek solumuz yok. Geri gitmenin bir anlamı olmadığından ileri gitmekten başka bir şansı çok görmüşler bizlere. Sürüne sürüne gitsek de ileriye, aynı silindirin içinde olacağız yine. Sıkışıp kalmışız öylece.

Savaşmanın anlamını bilmeden daha çocukken giyindik bu düz yolu. Biri de karşımıza çıkıp 'dur!' demedi. Aksine herkes pohpoladı cesaretimizi. Amaçlarının, kendi çıkmazlarını bizimkilerle avutmak olduğunu nereden bilebilirdik? Bizi bu çizgilerin içine savunmasız ve en saf halimizle sokanların adı yok! Onlar adlarını çoktan yitirmişler. Oysa gitmeden önce bir silah tutuşturabilirlerdi ellerimize. Yukarıdan aşağıdan darbeler indirip belki bir çıkış yolu bulurduk kendimizce. Ama iyilik yapmanın zorluğu engelledi onları bu zahmetten. Düşünemiyorlardı an'ı geldiğinde o çizginin düğüm olabileceğini. Düşünemiyorlardı tek şansımız olan ilerlemenin de yitip gideceğini...

Bize izletilen çizgi filmlerin renklerini biz hiç görmedik. Gülüşlerimiz gülmemiz gerektiği içindi. Ama gözyaşlarımız hakikatti. Birileri siyah-beyaz bir perde indirmiş önümüze; her şey gri doğduğumuzdan beri. Belki de bu karanlık, o ilk nefesi aldığımızda isyanlara boğulmamızın sebebi...

On küsürlü yaşlara geldik, yirmilere dayandık; kapılara vuruyoruz yumruklarımızı. İçeriden birileri 'Hiç büyümediniz ki daha siz' diyor. Çığlıklar atıyoruz: 'Peki ya siz bize yetişkinmişiz gibi davrandınız mı? Kendi gözlerinizde sadece bedenimizin değil ruhumuzun, duygularımızın da büyüdüğünü görebildiniz mi?' diye. Umursamıyorlar ya da öyleymiş gibi görünüyorlar. Hiçbirimiz farklı kulaçlarla ama aynı soru işaretleri denizinde yüzüyor olmaktan başka benzer bir yön bulmaktan öteye gidemiyoruz.

Boyun büküp 'olmuyor' diyerek kolayca pes etmeyeceğiz. Biz, seksenlerin sonunu yakalamış 'kristal çocuklar'ız. Direnip inadına yürüyeceğiz bu grilikten, bu karanlıktan çıkmak için. Sandıkları gibi yetersiz değiliz, korkmuyoruz. Bazı zorlukları yaşamasak bile en azından anlamlarını biliyoruz.

Şimdi yol uzun ve bir o kadar zor. Ya sonuna varırız ya varamayız; orası bilinmez ama adımlarımız yanımıza kar kalır. Onlar gibi bencillik tarlalarında koşturup dikenli tellerin arasına zorla sokulmuş bir neslin çaresizliğiyle avunacak kadar çıkmadık biz insan olmaktan. Bu tek düze çizgiyi aşıp gerçekten gülebileceğimiz bir hayatın sahibi olmanın umuduyla doluyuz. Umut varsa insan vardır. İnsan varsa düşünce ve başarı vardır. Bir gün başaracağız...